Hangi işi yaparsanız yapın, işinizi ne kadar aşkla yaptığınızı hissettirmek zorundasınız. Menümüzdeki her ürünün, attığımız her adımın bir hikayesi var.
Benim midye hikayem, 1980’li yıllarda Mardin’den İzmir’e göç eden ailemden bu işi öğrenmemle başladı. 7 yaşımdan itibaren İstanbul’da okul önlerinde tezgahta midye satmaya başladım. Hiç okula gitmedim ama hep okul çevrelerindeydim. Duygusal bir çocuktum, aileme karşı kendimi sorumlu hissediyordum. Bu sebeple askere gidene kadar sürekli çalıştım.
Döndüğümde bir süre İstanbul’da paket servis yaptım. Asıl arzum bir yer açmaktı. Önce Balık Pazarı’nda bir yer açtım ama işler umduğum gibi gitmedi. Daha sonra evde küçük bir mutfak kurdum. Bastırdığım bir kartvizit ile sadece paket servis yaparak “Midyeci Ahmet” ismini sürdürmeye çalıştım.
Gündüzleri midyeleri hazırlıyor, gece de sabaha kadar servis yapıyordum. 2014 yılında Beşiktaş’ta hayalini kurduğum bir dükkanda yerimizi açtık. İlk yıl borçlarımız nedeniyle biraz zorlansak da her şey yolundaydı.
Müşterilerim midye yerken genellikle birbirleri ile yarışır. Bu bana ilham oldu ve bir midye yeme yarışması düzenlemeye karar verdim. Bu yarışma ile “Midyeci Ahmet” gündeme oturdu ve 2018 yılında çocukluktan beri hayalini kurduğum Dünya’ya midye lezzetini yayma fikrim gerçekleşmeye başladı.
Yaptığımız AR-GE çalışmaları sonunda 2019-20’li yıllarda Yunanistan’ın Selanik şehrinde 2000 m2 üretim kapasitesine sahip fabrikamızı açtık.
7 yaşındayken okul önlerinde tezgahta midye satarak başlattığım hikaye bugün Türkiye ve dünyadaki birçok şubesiyle midyeyi kitlelere sevdiren, binlerce kişiye istihdam sağlayan “Midyeci Ahmet” markasına dönüştü.
Önümüzdeki dönemde yapacağımız çalışmalarla fast-food alanında dünya markası olmayı planlıyoruz.